Sosyal Medya

Makale

İsmail’in bayramı

Sıralama hiç değişmezdi. 10 gün kala babam ya da amcam büyükbabamı alır, bizi de arabaya doluştururdu. Doğruca Etlik'teki hayvan pazarına gidilirdi. Büyükbabam köy görmüş adam. Hayvandan anlardı elbette. 'Şu mu olsun, bu mu olsun' derken mutlaka gösterişli, cevval bir hayvanda anlaşılır, satıcıyla eller karşılıklı tutularak sallanmaya başlar, hararetli bir pazarlığın ardından 'Allah hayırlı etsin' denilerek iş nihayete erdirilirdi.



3 gün önce kasasında, kurbanlık hayvanımız olduğu halde evimizin önüne bir kamyonet yanaşırdı. Hemen konu komşu toplaşır, koca hayvan hiç üzülmeden, hiç bunaltılmadan 'hadi bakalım' diyerek bahçeye indirilirdi.

Hayvanın otunu, suyunu verme işi çocuklardaydı elbette. Fakat işin doğrusu ben pek yanaşmazdım. Birader, hayvanla adeta yarenlik ederken ben bahçenin yukarısından seyretmekle yetinirdim.

Bıçağı 'zağlatma' işi ise başka bir seremoniydi. Tekerlekli tezgâhıyla bileyici mahallemize gelir, herkes kurbanda kullanacağı bıçakları biletmeye seğirtirdi. Bileyicinin pedalını çevirerek hızlandırdığı bileyi taşına değen bıçaktan saçılan kıvılcımları 'gözümü de sakınarak' izlemek müthişti.

Arife günü mutlaka, bir parça da olsa, yeni bir bayramlık almaya giderdik. 'Bir parça da olsa' demem şundan: Ramazan Bayramı'nda mutlaka baştan aşağı bayramlık alınırdı ailenin tüm çocuklarına. Kurbandaysa belki sadece bir pantolon ya da bir spor ayakkabı yani Mekap. Sonradan 'PKK'lıların giydiği ayakkabı' olarak namlanan Mekap'lar çocukluğumuzun efsanesiydi öyle ya.

Sonra bayram tıraşı… 13-14 yaşına kadar babamın ya da amcamın nezaretinde ve gündüz gözüyle Hoca dayıda alaburus, 14 yaşından sonra abimle yatsı sonrası Ä°kizler kuaförde modaya uygun saç kesimi.

Ve arife gününün gecesi… Mahallenin her tarafından 'bozulamalar', 'melemelere' karışırdı. Evet. Bozulamak ile bozlak aynı kökün iki güzel kelimesidir.

Bayram namazı ve ardından babaanne sofrasında kahvaltı… Kahvaltıda mutlaka 'o esnada hacıların nerede olduklarına dair' bir muhabbet. EÄŸer ÅŸoför olan babam o sene de hacdaysa telefonun çalmasını beklemek var bir de. Babaannemin 'Mustafa, guzum, herkes burda, sabah ekmeÄŸi yeriz' demesi var bir de. Bir hafta, bilemedin on gün sonra hacdan gelecek oyuncakları çok merak etmek var bir de.

Asıl şenlik kahvaltıdan sonra başlar. Tekbirlerle hayvan bağlanır, 'haydi Bismillah' diyerek yatırılır, hayvan yere inince üzerine çökülür ki kımıldayamasın. Büyükbabam meseleyi hiç uzatmaz. Vekâletleri zaten çok önceden almıştır. 'Bismillahi Allahuekber' diyerek vurur bıçağı. Hayvanın canı çıkınca hemen eve gider kurbanın hisse sahipleri. İkişer 'rekkat' kurban şükür namazı kılarlar.

Hayvanın derisinin yüzüldüğü dem, iktidarın büyükbabamdan babaanneme kesin olarak geçtiÄŸi demdir. OÄŸullarını, torunlarını, gelinlerini sevk ve idare eder keskin bir dikkatle. Bir yandan etlerin parçalanması, bir yandan hisselerin ayrılması, bir yandan payların taksimi… Sürekli ÅŸu cümle çınlar kulağımda: 'Allah'a şükür evimizde yenmedik nimet deÄŸil. Payları çok çok koyun. Bol dağılsın.'

Amcam öyle düşkündür ki babasına. Ne yapar eder, 'etin güzel yeri' dediği o 2 kiloluk parçayı bulur, hemen buzdolabına zulalar. Eh, babaannem tabii ki torunlara yedirecektir o eti. Ya ne olacaktı?

İsmail'in bayramı böyleydi işte. Gerçi 40'a geldim daha. Çok yaşlı sayılmam ama her bayramda küçük amcamın 'heyt' diye naralanarak baltayla et kırmasını, rahmetli babaannemin kavurma yapmasını, hatta THK'dan kaçırarak topladığımız derileri bile özlüyorum.

Bütün bunları bir marketin ilanını görünce hatırladım üstelik. Reklam şöyle: Vekâleti ve parayı veriyorsunuz, onlar size bir kutunun içerisinde kurbanınızı getiriyorlar. Bu yöntemle ibadetiniz yerine geliyordur elbette; ancak ibadetin etrafında oluşan 'kültürel form'ların hiçbiri artık yok. Ve belki de en önemlisi artık bir 'şenlik duygusu' yok ortada.

İHH Başkanı Bülent Yıldırım ağabey geçenlerde 'biz ikinci kurbanlarınıza talibiz. Bir kurban kesiyorsanız mutlaka çoluğunuzla çocuğunuzla kesin. Yakınınızdaki muhtaçlarla paylaşın kurban etinizi' derken tam da buradan konuşmuştu bana kalırsa.

Yarın bayram. 'Bağzı çocuklar' çok şanslı olacak o şenliği gördükleri için. Bazıları ise kurbanı ya internet üzerinden bağışlanan bir şey ya da eve kutuyla gelen et zannedecekler. İspat edemem bunu, ancak 'hayata karşı dayanıksız çocuklar' meselesi bence bu durumla doğrudan ilgili.



Hayırlı bayramlarınız olsun. Fakiri, fukarayı gözetmeyi, çocukları sevindirmeyi unutmayasınız ki bayram o bayram olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.